Sinema var dediler gittik! : The Raven (Kuzgun)

Tarih: 21 Mayıs 2012 Pts 17:29 | Bu yazı 3.213 kez okundu.

19 mayıs günü Pelinay (aşqhuMm) ile buluşup, sinemada film izlemek için Optimum‘a gittik. Çok fazla film alternatifimiz olmadığı için bir filme girelim dedik. Kuzgun filmine salonun en arkalarından 2 bilet aldık. En arkadan neden aldınız ki? sorusunun cevabını bildiğiniz için atlıyorum burayı… Sadece biz değildik arka sıralardan bilet alan, 2 çift daha en arkadan bilet almış.

Az çok gözünüzün önünde canlandırırsanız ilk çift – biz – ikinci çift şeklinde oturduk. Işıklar kapandı ve reklamların yavaş yavaş bitmesinin ardından film başladı. İlk şoku filmin alt yazılı olmasıyla aldık. Sevişelim mi? yoksa filmin alt yazısını okuyup da filmi kaçırmamaya mı çalışalım? tam kestiremedim. Bu düşüncelerle uğraşırken filmi malca izliyoruz tabii.. 2 yandan da şappurr şuppurr sesler geliyor. Dönüp baksan, bakamıyorsun da! Mısır cipsinin sesi mi? yoksa öpüşme sesi mi? tam çözememekle birlikte filmi tamamladık.

Filme gelinceeee… Çok detaylı anlatmak istemiyorum. O yüzden giriş – gelişme – sonuç bölümleri baya hızlı olacak.

Korku yazarı olan ve zamanında en iyi gazetelerde yazılarının yayımlandığı bir isim, Edgar Allen Poe‘nin hayatını anlatıyor film. Poe’nin yazdığı yazılar hep cinayetlerle ilgilidir. Yaşadığı şehirde Poe‘nin yazılarından ilham alan biri benzer cinayetler işlemeye başlar. Bu cinayetler, Poe‘nin yazdıklarıyla çok benzerdir. Dedektif Fields, önce Poe’den şüphelense de ardından onun olmadığı anlayıp yardım ister ve katili bulmak için başlarlar çalışmaya…

Film bu Dedektif, Poe ve katil arasında geçmekte anlayacağınız… Sonunu söylemiyorum, süprizi kaçmasın.

“Tavsiye eder misin filmi?” diye sorarsanız, tam odaklanarak izlemediğim için birşey diyemicem ama izleyin.

Fazla film göz çıkartmaz. Genel kültürünüz artar fena mı?